11 Mayıs 2016 Çarşamba

Kitapçı

Akbük'te sahil kıyısındaki kitapçılardan birine girdim. Rafta kendi kitabımı görünce "satıyor mu bu kitap?" diye sordum. Kitapçı "eh fena değil, isterseniz korsanı da var" dedi. "Bu benim kitabım, hatta içinde Akbük de var" dedim. Kitapçı umursamaz gözlerle bakıp, "ben bu tarz okumam" dedi. Tam tekme mesafesinde olduğu için tekmeyi böğrüne koymak istedim. Fakat bu tip hareketlerin bir yazara yakışmayacağı kanaatine varıp vazgeçtim. Çıkarken arkamdan "buralardaysanız bir imza günü yapalım" diye seslenince elimle bu toprakların en kadim hareketlerinden birini yaptım (((0)

16 Nisan 2016 Cumartesi

Soğuk Sandviç

Soğuk sandviçleri çok güzel olan mahalle pastanemize girdim. Yaklaşık bir aydır hiç uğramamıştım pastaneye, gerçi on yıl da uğramasam fark etmezdi, mahallemizin pastanesiydi işte. Sonsuza kadar orada duracak, beş yüz yıl daha baklava satacak, çay kaynatacak, pasta alanlara "mum ister misiniz?" diye soracaktı. Fakat o gün sanki bir değişiklik var gibiydi, bir tuhaf gelmişti kadim pastanem bana. Sonra kendi kendime "ulan alacağın bir adet sandviç, al ekmeğini çık, fazla tatava yapma" dedim. Seçeceğim sandviçlere yoğunlaştım. Evet ben sandviçi seçerim, cam vitrine bakıp malzemesi en bol olanı işaret ederim. Pastaneci abiyle genelde şöyle diyaloglar yaşarım.

-Abi şu
-Bu mu?
-Yok o değil, bi arkasındaki
-Bu?
-Yok ya bak salatalık yana sarkmış bak
-Şu?
-Abi tezgahın arkasına geçebiliyor muyuz?
-Kardeşim hepsi aynı, al işte bir tane!


Fakat o gün seçim merasimine geçemeden büyük bir şok yaşadım. Hayatımın en büyük şoklarından biri olmasa da orta şiddetli bir şokla sarsıldım. Sandviçler eski sandviçler değildi. Küçülmüşlerdi, böyle minyatür gibi olmuşlardı, oyuncak gibiydiler. Bir umutla sordum, sonuçta umut fakirin ekmeğidir.

-Abi bunların büyükleri nerede?
-Artık bu boy olacak, müşterilerden gelen genel istek üzerine ekmekleri küçülttük
-Müşterilerden gelen genel isteğe sıçayım abi
-Pardon??
-Kim istedi neden istedi böyle bir şeyi, bu ne böyle kanepe gibi, pohaça gibi olmuş bunlar
-Bitiremiyorlardı, ekmeğin yarısı hep kalıyordu
-Kim bitiremiyordu, nasıl bitiremiyordu ya, yalan bu!

Adam haklıydı haklı olmasına da ben civardaki pastanelere göre ekmeği büyük olduğu için tercih ediyordum burayı. Beni bu pastaneye bağlayan tek bağ artık kopmuştu. Gerçi haksız da sayılmazlardı, herkes benim gibi ayı doyuran sandviç yemez, insan yaşıyor bu mahallede. Bir ara dedim acaba esnaf çakallığı yapıp fiyat arttıracağına ekmeği mi küçülttüler ama yok, 4.5 lira olan sandviçi 3 liraya düşürmüşler, tebrik ettim.

-Hangisini vereyim, seçiyorsunuz ya siz hani?
-...

Seçemiyordum çünkü şoktaydım. Bu kadarcık ekmekle doymam imkansızdı, cam vitrine boş boş bakıyordum. Kafam istem dışı yana yatmış, omuzlarım çökmüş, gözlerim kaymıştı. Bedenim, sandviç problemini eğilip bükülerek çözmeye çalışıyordu. Pastaneci bendeki anormalliği sezdi.

-İyi misin sen?
-İyiyim de
-E seçin o zaman bir tane, ya da istersen ben seçip vereyim
-Sen seç fark etmez, nasıl olsa hepsi küçük, doymam ben bunlarla

İşte o an pastanecimiz dünyanın en iyi çözümünü buldu. Bulduğu çözüm benim için telefonun elektriğin internetin keşfi kadar büyük bir buluştu. Bu benim aklıma nasıl gelmemişti hayret ettim. Belki de şoktan beynim donmuştu. Bir an tezgahın arkasına uzanıp tonton yanaklarından yakalamak, hatta hazır yakalamışken o etli yanaklardan öpmek istedim. Sen ne güzel bir cümle kurdun be abim.

-Doymam diyorsan iki tane de alabilirsin
-:)
-Vereyim mi iki tane
-Ver :)))