13 Aralık 2012 Perşembe

Kıyamet Öncesi Son Röportaj

Sevgili Şükrü Şahin(twitter.com/olaylaaaar) http://www.twittersokak.com için sordu, özelime bile girdi bazı sorularda, lan bi çık özelimden genele gel görüşelim dedim, geldi bu da sağolsun.

Kitabı okuyan biri olarak az çok İstiklal Akarsu hakkında bilgiye sahibim. Kitabı okumayanları tez zamanda okumaya davet ediyorum. Çünkü yeni kitap çok yakında bizlerle beraber olacak. Bunun da müjdesini verdikten sonra başlayalım
sohbete ;


İstiklal Abi, öncelikle beni kırmayıp bana ve sitemize vakit ayırdığından dolayı kendi
adıma ve sitemiz adına teşekkür ederek başlamak istiyorum. (yazar burada bir teşekkür
edebilmek için iki satır yazı yazdı)


Bir dakika ya, kitap benim kitabım sen niye müjdesini veriyorsun anlamadım. Hem sen nereden biliyorsun yakında çıkacağını, kim söyledi, bir duyum mu aldın, yoksa oturdun benim adıma kitap mı yazdın, korsanlıkta yeni bir dönem mi başlatıyorsun ne yapıyorsun sen?!

Önce ilk merak edilen belki de yüzlerce kez duyduğun soruyu bir kez de ben sorayım
isim nerden geliyor? Çok karizmatik bir isim olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.


Tabi soruları hazır olarak gönderdiğin için ilk soruna verdiğim cevabı görmeden 2. soruya geçtin. Oğlum belki küfür ettim, belki sıçtım sıvadım afedersin. İşte böyle hazır paket halinde yapılan röportajın böyle riskleri de oluyor, yapacak bir şey yok. İsim konusunu sormuşsun, valla babam koymuş ismimi. Neden böyle iddialı bir isim koymuş hiç anlamıyorum, misal rahmetli dedem "sinan" koymak istemiş ismimi, şimdi Sinan olsaydım belki çok daha rahat ve konforlu bir hayatım olabilirdi. Daha bir görünmez olurdum, göze batmazdım. İstiklal olmanın bir sürü dezavantajı var ve ben hepsini yaşadım. En çok okul hayatımda çok çektim ismimden. Öğretmenler sağolsun sözlü yapmak için not defterini açtıklarında, ya da yoklama listesine baktıklarında direkt benim ismimi gördüler hep. Düşünün orada 5 tane Ali, 7 tane Ahmet, 4 tane de Mehmet var, bir tane de ortada kabak gibi "İstiklal Akarsu" duruyor, ister istemez ilk ben kalkıyorum sözlüye. Sinan iyiydi, sinan zararsızdı. Ama yine de memnunum ismimden, sırtıma minibüsler gibi "babam sağolsun" mu yazdırsam ne yapsam.

Abi, sen bizden daha tecrübelisin yazı yazma konusunda; kendini biraz tanıtsan,
İstiklal Akarsu kimdir, ne yer ne içmez? Neyi sever, hangi aralıklarda Twitter’a girer? Mesela
hiç hashtag açmışlığı var mıdır?
‘’#adamGibiUnfullowsuzTakipleşeceksenGelHabugünTakipEdipYazdığımİlkTwitleUnfollowEdec
eksenGelmeÇokMoralimBozuluyorDuvaraKafaAtasımGeliyor’’
ve ‘’JustinPleaseComeToTurkeyOlmadıYunanistanaGelBizSeniOradanAldırırız’’ hariç


Ben kendimi bildim bileli yazıyorum. Kendimi de ortaokul 2. sınıftan beri bildiğimi farzedersek epey bir evveliyatım var. Türkçe dersinde kompozisyon yazarak meylettim yazı işlerine. Haftada 8 saat Türkçe dersimiz vardı bunun 1 saatini kompozisyon yazımına ayırıyorduk, ondan da not alıyorduk ve ortalamaya direkt etki ediyordu. Baktık Türkçe dersi zor, yüksek not almak daha da zor, sınıfça kompozisyona asıldık, ortalamayı yükselttik. Oradan doğdu yazma hevesi, lisede de üniversitede de hep yazdım. Lisede öğretmenimiz yazdığım kompozisyonlardan bazılarını sınıfa okuyordu, gülüyordu millet, onlar gülünce ben daha da sevdim bırakamadım yazmayı.

Öğleden önce 11 gibi bilgisayarı açarım, Twitter'a girerim, yazılanları okurum, gündemi genelde buradan takip ederim. Gündem yoğunsa daha çok zaman harcarım, gündemle ilgili şakalı tivit yazmak hoşuma gider, bir nevi stres atarım gündemle dalga geçerek. Ülke gündemi de genelde yoğun olduğu için bol malzeme verir. Hashtag açmadım galiba hiç, o işi yapan başka arkadaşlar var, misal şarkı isimlerini börekle kekle değiştirip TT yapanlar oluyor. Ne diyeyim herkes ne ile mutlu oluyorsa onu yapsın. Ben de arada yukarıda verdiğin örnekler gibi heşteglerle dalga geçme hakkımı kullanıyorum o kadar.

2009 yılından bu yana Twitter kullanıyorsun. 92 binden fazla takipçin var, attığın
tweetler genelde komik ve eğlenceli, bunlara mutlaka güzel dönüşler oluyordur. Peki ters
tepkiler aldığın oluyor mu?


Hayat zaten yeterince sıkıcı ve stresli, ben de her insan gibi bu sıkıntı ve stresten kendime düşen payı alıyorum. Hatta biraz da fazlasını alıyorum çünkü pesimist bir yapım var, bardağın yarısı dolu olsa bile "komple boş la bu, hatta bardak yok bardağı çalmışlar!" diyebiliyorum maalesef. Zaten o yönümü Twitter'a taşısam millet dertten tasadan helak olur. Ben de şakacı yönümü taşıyorum, insanlar gülüp eğlendikçe ben de eğleniyorum. Hem müthiş komik geri dönüşler oluyor, benimle aynı kafada insanlarla aynı mecrada buluşmak hoşuma gidiyor. Ters tepkiler de oluyor elbette, genelde futbol veya siyaset tivitlerinden sonra oluyor bu tepkiler ve gayet de normal bir durum.

Bir fenomen olarak yazdığın sohbet tweetlerini siler misin? Tweet silmek fenomen
olmanın altın kurallarından mı? Gerçi fenomen olmak isteyenlere yönlendirme yaptığın bir
bloğun da vardı, okumuştum Bu arada @ege_bamyasi ile muhabbette nirvanaya
çıkıyorsunuz ama


Mention silme olayından bahsediyorsun galiba. Evet menşınları silerim acımam, bunun da kendime göre bir mantığı var. Ben Twitter'a girmeden önce yani Facebook'tan sıkıldığım dönemde kendime bir internet sitesi kurmak istemiştim. Amacım yazılarımı burada toplamaktı. Lakin sonra blog çıktı uzun yazılarımı oraya koydum, ardından Twitter çıktı kısa yazılar da oraya gitti. Yalnız dikkat ettim de neden menşın sildiğimin cevabı olmadı bu, hakket la neden siliyorum anlamadım. Dur bağlıyorum, insanlar benim tivitlerimi alt alta daha rahat okusun diye yapıyorum bunu. Çünkü çoğu insan tüm gün burada takılmıyor, gün boyu ağır mesai yapıyor, iş hayatında anası ağlıyor, akşam eve dönünce eğlenmek stres atmak için Twitter'ı açıp takip ettiği insanların profil sayfalarına giriyor. E şimdi insanlar benim profilimde 2 tane şakalı tivit okuyacak diye 126 tane menşın okumak zorunda kalsın istemiyorum. Ha hiç menşın da yazmayabilirim aslında ama o da bana uymuyor, dayanamıyorum. Yazdığım menşını sayfamda 10-15 dakika tutuyorum, karşı tarafın okuduğundan emin olduktan sonra da siliyorum. Birgün Jack Dorsay, Twitter yasası çıkarır da "menşın sileni biz de sileriz, hatta silmekle kalmaz sildiği menşın başına 30 dolar da ceza veririz" derse silmem.

Evet ege bamyası burada güzel menşınlaştığım arkadaşlardan biri, arada muhabbetin nirvanasına çıkıyor muyuz bilemem ama @nirvanar var bi de, o da eğlenceli bi ablamız.

Sosyal paylaşım siteleri, Twitter, Facebook, İnstagr.am, Foursquare, Tumblr ve
sayamadığım diğerleri... Bildiğimiz kadarı ile bunların içinde şu an en aktif kullanılan Twitter.
Twitter’ın liderlik koltuğunu sallayacak, istikbali açık olan paylaşım platformu ya da
platformları nelerdir sence?


En yaygını Facebook sanırım, hatta gereğinden fazla yaygın, düşünün doğmamış çocuğuna facebook hesabı açan insanımız var. Doğmamış çocuğu geçtim bindiği arabasına facebook hesabı açan insanımız var. Mark Zuckerberg siteyi açarken bunları hesap etmiş miydi bilemiyorum ama çok enteresan yerlere doğru gidiyor olay. Ben genelde Twitter'a takılıyorum, arada Facebook'a da uğruyorum, akrabalarımla hasret gideriyorum. Çünkü Facebook'a hiç uğramasam akrabalarımın Twitter'a gelme durumu olur ki…dur ben bi daha uğrayayım Facebook'a.

Trend Topic listesinde gün aşırı; takip edeni takip ederim etiketleri, futbol etiketleri, Justin
Bieber hayranlarının açtığı etiketler ve trollerden izler oluyor. Türkiye gündemi bunlar mı olmalı? Bu konular hakkında ne düşünüyorsun?


Trending Topic'e ülke gündemi olarak bakmak yanlış olur bence. Aslında ben de öyle zannediyordum eskiden, ulan ne biçim bi ülkeyiz, bu ne biçim gündem lan diyordum ben de. Sonra ayarlarıma girip TT'yi Japonya yaptım, du bakalım bunlar ne konuşuyorlar dedim. Onların TT'sini google translate'e yapıştırıp baktım ve çok şaşırdım, siyaset bilim filan hak getire. Adamlar çok pis geyik yapıyor, Japonları da ne pis geyiği varmış arkadaş dedim, bütün TT'de böceklerle ilgili konular mevcut. O zaman anladım ki TT demek geyiğin anavatanı demek, TT demek geyiğin fabrikadan halka arzı demek.

Yazdığın tweetler; gözlemlerinden, başına geçenlerden ibarettir muhtemelen.
Bilgisayar başına geçip de ‘’Ya bi tweet atayım da aforizma olsun, eğlenelim gülelim” dediğin
oluyor mu? Bir de Behzat Ç. İle ilgili attığın bir tweet var, aşırı beğenildi ! “RTÜK müdahalesi
ile süresi kısaltılan dizinin Behzat Komiser’inden jet cevap ‘’Önemli olan boyu değil la işlevi!’’



Genelde aklıma komik şeyler gelince yazarım, yazmış olmak için yazmam. Lakin bazen aklıma bir bok gelmiyor ve o an çok yazmak istiyorum, işte çok enteresan dakikalar oluyor o anlar. Tiviti yazdıktan takribi bi 15 saniye sonra tivitten ben nefret ediyorum ve hemen silip uzay boşluğuna gönderiyorum. Yani çok da zorlamamak lazım, zaten aforizma hiç sevmem ama yaşadığım olaylarla ilgili tespitler yazmak hoşuma gider. Sevdiğim dizilerle ilgili tivit yazmayı da severim, yerli olarak Behzat Ç ve İşler Güçler, yabancı olarak da Game Of Thrones, Breaking Bad ve Modern Family izlerim ve arada onlarla ilgili yazarım. Game Of Thrones dedim de aklıma geldi şimdi, senin allah bin türlü belanı versin puşt Joffrey Baratheon!

Şimdi sen 2009 yılından beridir aktif bir Twitter kullanıcısı olmanın yanında ayrıca
fenomen ve yazarsın da. Yolda görüp “Aa İstiklal Akarsu, bir resim çekilebilir miyiz?” Ya da
“Yazdığın tweetlerine çok gülüyorum” deyip yolunu kesen bir hayran kitlen var mı?


Yok yav bizimkisi sanal bir meşhurluk, bırak yolda görenin tanımasını bazen anam babam zor tanıyor beni. Bir iki kez tanıyan oldu ama yalan olmasın, birkaç kez de seni filanca yerde gördük sen miydin la o diye menşın atan oldu, etti mi sana 4. Ayrıca eğer kendine yazar diyorsan tanınmak en son isteyeceğin şeydir. Tanınmış kişinin doğal malzeme toplama şansı kalmaz, çünkü bi meşhur görünce şirazeden çıkan bir toplumuz, kendimiz gibi olamıyoruz. En güzeli sıradan olmak, görünmemek, kafana göre takılmak.

Twitter olmasa idi yine de kitap yazmayı düşünür müydün? Twitter olmasa ne
yapardın aslında?


Kitap benim hayatımdaki en büyük iki hedeften biriydi(diğer hedefim de bir sinema filmi yazmaktı ama kitabın tadını alınca 2. hedefim 2. kitabı çıkarmak oldu, çaktırma). Üniversite yıllarımdan beri istiyordum bir kitabımın olmasını. Fakat yazdığım metinler bir kitap oluşturacak nitelikte değildi, günlük genel geçer şeyler yazıyordum. Bursa Hakimiyet gazetesinde bir köşem vardı misal, orada yazdıklarımı bir kitap haline getireyim dedim ama dediğim gibi genelde güncel konular hakkındaki yazılardı, kitap olmaya uygun değillerdi. Bir kitapta toplanabilecek hikayeler yazmaya blogta başladım, hayatımdan kesitler yazdım oraya, bunlar beğenildi çok güzel geri dönüşler oldu. Twitter sayesinde de binlerce kişiye ulaşma şansını yakalayınca kitap geldi. İyi ki de geldi, hoş geldi, çok güzel bir duygu. Twitter olmasaydı yazdıklarımı yine Facebook'ta paylaşır, 80 akrabam ve 20 ilkokul arkadaşımla gülmeye eğlenmeye devam ederdim herhalde.

Peki internetin, sosyal medyanın, seni değiştirdiğini düşünüyor musun? Neler
kazandırdı ya da kaybettirdi diye sorsam?


Çok da değiştirdiğini söyleyemem, sosyal medyadan önce nasıl yaşıyorsam şimdi de tamı tamına aynı hayatı yaşıyorum, ne bir eksik ne bir fazla. En büyük kazancı dediğim gibi kitap oldu. Bir de stres attığım, gülüp eğlendiğim bir mecra oldu burası, olmasaydı eksikliğini kesin hissederdim.


Televizyon için ya da farklı mecralardan teklifler geliyor mu? Ya da böyle bir teklif
gelse ne düşünürdün?


Yok hiç böyle bir teklif gelmedi, gelse de benim ne işim olur televizyonla, şovmen miyim ben, artist miyim ben amacın nedir kardeşim, ne demeye çalışıyorsun?! Ha Muhteşem Yüzyıl'dan teklif gelse, "gel atı oyna, eğitimli at eksiği var" deseler, "at mıyım ben, at ne alaka lan" derim, ama gel saraya adam alınacak deseler bir dakika durmam giderim, haremde onlarca hatun var, set arasında iyi ekmek çıkar oradan.

Açık yüreklilikle cevaplayacağından emin olduğum için soruyorum, bu kadar ilgi
görmek, binlerce insanın hayranlığını kazanmak egoda bir değişiklik yaptı mı? Mesela, kahve
sırasında “Ben, koskoca İstiklal Akarsu, sırada bekliyorum “ tarzı duygu fırtınalarına kapılıyor
musun?


Valla bu ilgiden önceki ego seviyem neyse şimdi de aynı seviyede, yani egom hiç yok demiyorum sadece seviyesi aynı diyebilirim. Ha böyle bir ilgi alaka karşısında insanın egosu şişmez mi diye soracak olursan bence de şişer, zaten şişenleri siz de görüyorsunuz. Bazı arkadaşların takipçi sayısı arttıkça ego seviyesi de yükseliyor, bu yazdıkları tivitlere de yansıyınca tüm samimiyetlerini kaybediyorlar, bir "twitter popçusu" haline geliyorlar. Kahve sırasına girmedim hiç ama kentakifıraydçıkın sırasına çok girdim. Geçenlerde de Tüyap'taki kitap fuarında imza sırasına girdim. Benim kitabın imza gününden bir hafta sonra yine gittim fuara, bu sefer okur olarak gezdim. Emrah Serbes'in imza günü vardı. Bir kitabını aldım ama öyle bir kuyruk var ki Beylikdüzü'nden ta Yozgat'a kadar. Tüyap içinde 14 tur attım, sonra baktım sıra azalmış, girdim kuyruğa, bana sıra gelene kadar da 2 tane hikayesini okudum, sonra imzalattım çıktım.

Son olarak yeni kitaptan haberlerle bitirelim diyorum, ne zaman gelecek bu yeni kitap? Ve hayran kitlene sitemiz aracılığıyla iletmek istediğin bir şey var mı?

Yeni kitabın hikayelerini 10 gün önce bitirdim. Şu an bir okur gibi hepsini tek tek okumaktayım, 2-3 gün içinde de yayınevine teslim edeceğim. Tahminen yine şubat gibi çıkar. Oğlum bi de hayran kitlesi ne tövbe estağfurullah, yani yalandan içi boş tevazu olsun diye demiyorum hayran kitlesi ne menem bir şeydir onu anlamaya çalışıyorum sadece. Ama beni okuyan arkadaşlara iletmek istediğin bir şey var mı dersen hepsine selam ederim, küçüklerimin gözlerinden, yaşıtlarımın yanaklarından büyüklerimin ellerinden öperim. Bir de amiyane tabirle "taş" arkadaşlara ayrıca selam ederim, bi ara görüşelim derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.